Sosyal Ağlarda Biz >>


Mimari restorasyon -M.HAMDİ KAN

Okulumuzun en eğlenceli hocalarından M.HAMDİ KAN ile bölüm tanıtımı için röportaj yaptık. Keyifle yaptığımız röportajda restorasyon ile ilgili tüm sorularımıza cevap aradık. Hamdi hocamızın bölüm hakkında bizimle paylaştığı bilgileri röportajımızda sizlere sunuyoruz.



Bölüm, okulda ne zaman açıldı?
Mimari Restorasyon Programı, 2005 yılında, “Restorasyon Programı” adıyla açıldı. Sonraki süreçte, YÖK tarafından ülke genelindeki emsal programların tek isim altında birleştirilmesi kararıyla Mimari Restorasyon olarak ismi değiştirildi.

Bölümün kurucusu kim?
Bu program aslen Antalya bölgesinde, başta Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Kazıları olmak üzere, gerçekleştirilen kazıları ve bu çalışmaların karşı karşıya olduğu yoğun koruma ve onarım ihtiyacını hedef olarak açılmıştı. Dönemin Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Nevzat Çevik’in ön ayak olmasıyla, o tarihte Yüksekokulumuz Müdürlüğü görevini yürütmekte olan Yrd. Doç.Dr. Mimar Sedef Doğaner tarafından kurulmuştur.

Siz ne zamandır bu okulda görev yapıyorsunuz?
Ben de bölümün açılmasından bir yıl sonra, 2006 yılında, Ege Üniversitesi’nden gelerek göreve başladım.

Neden Akdeniz Üniversitesi?
Arkeoloji ve bağlantılı branşlar için (Restorasyon gibi) Antalya bölgesi tartışılmaz önemde olduğu gibi, Akdeniz Üniversitesinin eğitim-öğretim kadrosu da bu konular üzerine son derece uzman bilim adamları barındırıyor. Bu benim öğrenciliğim döneminde de böyleydi, şimdi de böyle.

Neden bu bölümü seçtiniz?
Arkeolog olmayı isteme sebebim, biraz çocukluğumuzda Hollywood’un zorla sevdirdiği sinema karakterleriyse, biraz da daha sonraları aklım ermeye başlayıp da tarihe ilgi duymamla birlikte fark ettiğim bir detay oldu. Tarih bilimi “kazananların yazdığı” yazılı kayıtlara bağlı kalarak çoğu durumda yanılabiliyor. Ama arkeoloji, direkt olarak insan elinden çıkmış somut kültür kanıtlarıyla ilgilenerek bu yanılgının dışında kalmayı başarabiliyor. Bir arkeolog olarak restorasyon bölümünde görev almam ise, hem az önce söz ettiğim sayın ve sevgili hocam Prof.Dr.Nevzat Çevik’in ricası, hem de yine kendisinin buna yönelik ihtiyacın karşılanmasına yönelik kaygılarında aynı anlayışı paylaşıyor olmamızdan kaynaklandı.

Bu okulda bölüm adına neler yapmak isterdiniz?
Şimdiye kadarki süreçte programımızı hatırı sayılır bir yere getirmiş olsak da, çok daha iyi konumlara uzaktan bakıyor olma sebebimiz fiziksel altyapı eksikliğimizdir. Bu sorunuz üzerine ilk aklıma gelen de tam teşekküllü bir koruma ve onarım laboratuarı kurulması ve bu laboratuarda eğitim verecek “restorasyon formasyonlu” bir öğretim elemanının göreve alınması oluyor.

Okulun restorasyon çalışmalarına yettiğini düşünüyor musunuz?
Az önce de belirttiğim gibi, fiziksel altyapı açısından yetersizliklerimiz var. Ama önümüzdeki yıl geçmeyi planladığımız yeni binamızda bu sorunları ortadan kaldıracak düzenlemeler şimdiden yapıldı ve çalışmalara da devam ediliyor. Bu yetersizliklere karşın, bu gün ülkenin restorasyon sektöründe, ara eleman ihtiyacının neredeyse %60’ını karşılayan bir program olarak, her şeye karşın yeterli olduğumuzu düşünüyorum.

Öğrencilerinizden beklentileriniz nelerdir?
Koruma ve onarım uygulamaları, mükemmel altyapı ve mükemmel bir kadroyla bile okulda, hele iki yılda, uzmanlaşılacak çalışmalar değiller ne yazık ki… Her şartta öğrencilerimiz, mezun olduktan sonra sektörde çalışmaya başladıklarında bu uzmanlığı edinmek durumundalar. Ama bu sektörde mektepliyle alaylıyı ayıran en önemli fark, Restorasyon Programı mezunlarının, bu hassas uygulamalar üzerine, etik, felsefi ve akademik yaklaşım kalitesi taşımalarıdır. Bizim öğrencilerimizden en büyük beklentimiz, hem bilimsel hem de sanatsal hassasiyet taşıyan bu konu üzerinde, gerekli zihinsel donanımı edinmeleridir.

Sizce restorasyon neden önemlidir?
Tarihi Kültür Varlıkları, her ne kadar bana göre en önemli özellikleri bilgi aktarımı olsa da, aynı zamanda ve çoğunlukla estetik ve kimi zaman da sanatsal değer taşımaktadırlar. Hem bilgi aktarımı niteliği, hem de estetik ve sanatsal değerler açısından, bize ulaşmayı başarabilmiş kültür kalıntılarını bizden sonraya ve doğru donanımda bırakmak en önemli görevlerimizin başında geliyor bana göre!

Bölümünüz size neler kattı?
Arkeolojinin profesyonel bireylerine kattığı en önemli nitelik, bana kalırsa, ne kadar küçük ve önemsiz olduğumuzu göstermesidir. Türümüzün en azından 600.000 yıllık tarihiyle muhatap olduğunuzda, bu gün, küçücük hayatlarımız içinde bize çok önemli görünen pek çok şeyin aslında “hiç” olduğunu anlıyorsunuz. İlk bakışta pek güzel bir kazanım gibi görünmediğinin farkındayım, ama bu durum insanda önemli bir farkındalık ve hayatla karşılaşmasında geniş bir tebessüm hediye ediyor!

Mesleğiniz sosyal yaşamınızda size nasıl bir etki yaratıyor?
Mesleğin getirisi olan “her alanda ama geçmişe dönük uzmanlık” hem önemli bir artının, hem de aynı derecede önemli bir eksinin sebebi oluyor. Her alandan insanla diyalog kurabilme becerisi, sosyal yaşamda büyük bir getiri ve büyük bir keyif… Hem zevkli etkileşimleri, hem de artan bilgiyi beraberinde getiriyor. Ama aynı nitelik, herkesle de diyalog kuramamaya sebep olabiliyor. Bir arkeologun 5dk’dan uzun süre keyifle sohbet edebildiği insan sayısı ne yazık ki pek fazla olamıyor.

Mesleğinizde olmak istediğiniz son nokta nedir?
Meslekte ulaşılacak noktalar bitmez. Mesele sizin ne kadarıyla tatmin olduğunuzdur. Ben mesleki tatminimi yaşadığımı düşünüyorum. Artık hobilerimin bir kısmını ciddi uğraşlar haline getirmeye çalışıyorum (yazmak gibi)… Hayata bir kez geliyor olmamız, tek hayat yaşamak zorunda olduğumuz anlamına gelmiyor değil mi?


Mimari Restorasyon Bölümü Öğrenci Röportajarı için Tıklayınız.